Babamın söylediği güzel bir laf vardır; "Balık alırken , ya balığı iyi tanıyacaksın ya da balıkçıyı". Bu iş sanırım zeytinyağında da çok farklı değil. Aslıda kültürümüzün bir parçası olsa da biliyorum ki çokta bilerek satın almıyoruz. Geçen gün fiyatı çok iyiymiş diyerek genç bir çift Riviera Zeytinyağını , sızma diye alışveriş sepetlerine koydular, tenekenin üstündeki kargacık burgacık yazılara bakmadan. Ne marketteki satıcı biliyordu ne sattığını, ne de satın alan...
"Ben demiyorum "Arda Türmen" demiş"
Arda Bey, hem programlarını severek takip ettiğim, hem de "Mükellef" restoranında keyifle yemeklerini yediğim bir usta. Hürriyet gazetesinde çok keyifli bir yazı yazmış sizlerle de paylaşmak istedim;
"Zeytinyağı biraz damak zevki, biraz teknik bilgi gerektirir. Damak zevki kısmı, damağınızda ve genzinizde bıraktığı hisle alakalıdır. Bazıları biraz kekremsi, sert, koyu, parlak, saydam ve genizi az yakanını sever. Ancak asıl bilgiyi ürün üzerindeki teknik bilgiler verir. Her zeytinyağı şişesinde mutlaka yağdaki asit oranı belirtilmiştir. Yağı seçerken 0,8’in altındaki asidite olanlar harikadır. 0,5 bulursanız kaçırmayın, 0,3 bulursanız kesin birkaç litre alın. Zeytinin toplandıktan hemen sonra sıkımhanelere götürülüp sıkılması gerekirr. Bekletilirse, üst üste istiflenirse yağı kaçar, kalitesi düşer. Bu yüzden alırken, şişenin üzerine bakın. Toplanma yeri ve sıkım tesisi aynı ilde olanları seçin. Zeytin toprağa değmeden toplanması gereken bir üründür, ancak kendiliğinden toprağa düşenler de heba edilmez. Riviera zeytinyağları, genelde toprağa düşen, kalitesi ekstra sızma kadar yüksek olmayanlardan yapılır. Bu kötüdür manasına gelmez, salatalara kullanılmasa da yemeklik olarak gayet güzel sonuç verir." yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Bol zeytinyağlı , keyifli günler dileklerimle ...
Comments